Sanat,birçok alana yayılmış ve alt dalları olan bir bütündür.Ebru sanatı ise kağıt sanatlarının sadece biri.
Osmanlı dönemine dayanan ve o dönemin kuralı olan usta-çırak ilişkisi mevcuttur ebru sanatında. Sanatçının iradesi dışında birçok olaydan ve durumdan etkilenebilir. Renklerin suyla dansı,renklerin uyumu ya da renklerin ahengi şeklinde adlandırılır çoğu zaman ebru.
Yenimahallenin en büyük Sanat Akademisi olan Demiurk Sanat Akademi ile Ebru Sanatı’nı doğru bir şekilde öğrenmenin keyfi
EBRU’NUN TANIMI:
Belirli maddeler katarak yoğunluğu artırılan suya, serpilen boyalarla bir desen elde edilmesi ve bu desenin suyun üstüne kapatılan kâğıda geçirilmesi şeklinde tanımlayabiliriz.
Ebru sözcüğünün Orta Asya dillerinden Çağatayca’daki EBRE (Hare gibi dalgalı, damarlı kumaş, kağıt vs. için defter kabı yapmak için. kullanılan kağıt) kelimesinden gelmektedir.
Başka görüşe göre: Ebru Farsça’da “kaş” demektir. Kaşın ebru kâğıdıyla bir ilişkisinin olmadığı gerçeğinden hareketle ebru okumak yanlıştır. Doğrusu “bulut” anlamında olan “ebr”den EBRİ’dir. Bulutumsu demektir. Bu kağıt üzerindeki resimler de buluta benzer. Şu halde ebri “bulutu andırır şekiller gösteren kağıt anlamında beri yazıp okunmalıdır “demişlerdir.
Fakat inancımıza göre bu sözlerin hepsi yersizdir. Ebru kelimesinin aslı Farsça “AB”ile “RUY”dan birleşerek “Ab-ruy”dur. Söylenmesi kolay olsun diye ebru diye telaffuz edilmiştir.
Anlamına gelince; “Ab-ı ruy” ve “Ab-ı ru” izafet karışımından anlaşılacağı üzere “yüz suyu demek olmayıp, su yüzünde icra edildiği için tavsifi karışım anlamıyla “su yüzü” demektir ki izafet terkibine çevrilince “ruy-ı ab”olur. İşte su yüzü anlamı ebrunun yapım yöntemine daha uygun düşmesi nedeniyle eb-ru = su yüzü daha uygun olur.
Başka bir görüşe göre:
Lügat anlamı “bulut gibi” “bulutumsu” anlamına gelen Farsça’da ebriden geldiği kabul edilir sanatın ismi daha sonraları ebru olarak değişmiş ve ebru kağıdı veya ebruculuk denilmeye başlanmıştır. Ünlü ebru ustası Necmettin OKYAY’ da bu kelimeyi ebru söylenişi ile kullanır.
Ebrulu kağıttaki desenler gerçekten de yer yer bulutu andırır. Fransızlar bu desenlerin mermere benzeyen damarlarından ötürü ebruya “papier marble”, İngilizler’ de “marbled paper” adını verirler.
EBRU’NUN TARİHİ:
Ebru sanatının ilk önce nereden ortaya çıktığı kesin olarak tarihliye meyiz, ilk kez Orta Asya(Türkistan)da yada Hindistan da yapıldığını ileri sürenler vardır.
İpek Yolu ile bu sanat önce İran’a geldi. Burada ebri yada abru adını verdiler. Daha sonra Anadolu’Oya gelen bu sanatın adı ebru olarak dilimize yerleşti, İran kaynakları ilk ebrunun Hindistan’daki İranlı sanatçı Mir Muhammed Tahir tarafından yapılan ebrulu kağıtların Hindistan’dan İran’a gönderilmesi ile ülkede ebrunun başlayıp yaygınlaştığını belirtirler.
İran’dan sonra OsmanlIlara gelmiş, (16.yy sonlarında) Türkiye’ye gelen tüccarlar,diplomatlar ve seyyahlar bu sanatı Avrupa’ya taşımışlar ve adına “Türk Kağıdı” demişlerdir.
İtalya, Almanya, İngiltere ve Fransa’da yaygın olarak kullanılmıştır, Oeorge Sandys, 610 yılında başlayan bir seyahatin getirdikleri-Londra/1615 adlı kitabının 72.sayfasında Türkler* den şöyle söz etmektedir: “kağıtlarını garip bir şekilde süslüyorlar kalın ve büyük kısmı renkli desen ve beneklerle boyanıyor, bunu suyun içine batırma şeklinde bir hile ile yapıyorlar”
İlk baskısı 1627 yılında yapılan İngiliz yazar Sir Francisco Bacan’un yazdığı “sylva syivarurrV’adlı kitapta şöyle bir gözlemde bulunmuştur. “Türkler’ in kağıdı desenleme konusunda bizim kullanmadığımız güzel bir sanatları var. Çeşitli renklerdeki yağlı boyaları alıyorlar, bunları damarlar halinde suyun üzerine döküyorlar sonra suyu hafifçe hareket ettiriyorlar belirli kalınlıktaki kağıdı bu su ile ıslatıyorlar kağıt boyanıyor ve mermer gibi damarlarla desenleniyor” demektir.
Athanasius Kircher’in 1646’da yazdığı satırlardan anlaşıldığına göre, “Türkler ahar (ebru astarı-kıvamlı su) üzerine yumurta akı solüsyonları rsığır ödü ve yağın ayrıca hazırlanmış karışımlarını dökmekte, sonra renkleri püskürtmeye başlamaktadırlar. Sonunda aharın üzerine bir kağıt, bir tarafından başlayarak serilmekte ve her tarafı suya temas ettikten sonra desenlenmiş olarak kaldırılmaktadır.)
VIII.Aşırdan itibaren ÇİN’ de “Liu Sha Shien”, XII. asırdan itibaren Japonya’da “SİMİNAGASHİ” adıyla benzer teknikler kullanırlardı. Çektik (pirinç) saplarından yaptıkları kağıtlara sıvı boyalarla uyguluyorlardı.
Şemsettin Sami, Kamus-ı Türki adlı lügatında ebrunun aslının Çağatayca “ebre” (roba yüzü, kürk kabı ) olduğunu belirtmiş ve kare gibi dalgalı ve damarlı ( kumaş, kağıt vb.) cüz ve defter kabı yapmak için kullanılan renkli kağıt olarak açıklamıştır. Lügattaki bu bilgi ebru sanatının Türkistan’da Çağatay devrine (15.yy’a} kadar gidebileceğini gösterir.
“ Albut Haemmer ” adlı Alman yazar “ Buntpapier ” adlı eserinde ebru’ nun güzel bir Türk sanatı olduğunu.kağıda mermer gibi bir görünüm verdiği için mermer kağıdı ( papier marble, marbled paper ) olarak isimlendirildiklerini ve bu sanatı batıkların bilmediğini yazmıştır.
Yine aynı eserde ebru sanatının Türkistan’da doğduğu belirtilmiş. Fakat burada fazla gelişme göstermeden İpek Yolu aracılığıyla Anadolu’ya ebr-i ismini alarak gelmiş ve en güzel örneklerini burada vermiştir.
Ebrunun tarihi hakkında elimizde iki önemli kaynak bulunmaktadır:
1. )Arifi’nin 1539Jİ540 tarihinde yazmış olduğu GUY-I ÇEVGAN adlı eseridir. Halen Topkapı hazine dairesi 845 sicil no ile kayıtlı olan bu eserin her yaprağı ebat ile süslenmiştir.
2. )1608 tarihinde yazılmış olan Tertib – i Risale-i Ebri adlı eserde doğrudan ebruculukta kutlanılan malzemeyi ve ebru yapımını anlatan, ayrıca kağıt boyama ve aherleme (cilalama) yöntemlerinden söz etmektedir.
Her iki eserde de anlaşılacağı gibi Türk ebrucularının daha ötelere gittiği ve en az 500 yıllık geçmişi olan eski bir Türk sanatı olduğunu söyleyebiliriz.
Ebru 1600J700 yılları arasında en parlak dönemini yaşamıştır Bunun nedeni ebruyu Türkler aracılığı ile tanıyan ve ona Türk kağıdı, Türk mermer kağıdı, Türklerin kağıdı mermerleştirme sanatı adlarını veren Avrupa ülkelerinin rağbet etmeleri gösterilebilir Ebru Sanatı;İlk zamanlarda resmi devlet belgeleri ile çeşitli anlaşmaların yazıldığı özellikle ince desenli kağıtların zemin olarak tercih edildiği bir kullanım alanı bulmuştur. Böylelikle bölge üzerinde tahribatı önlemeye çalışmışlardır ki bu da tıpkı günümüzdeki bank-not ve çek defterlerindeki form desenlerinin silinti girişimlerini belli etmesi mantığına dayanmaktadır.
O dönemde krallara ebrulu hatıra defteri, ebru ciltli el yazma kitapla’, süslemeler gönderilmiş ve bu doğrultuda istekler çoğalmış dolayısıyla da gelişim süreci devam etmiştir.(Kuran-ı Kerim ile ehemmiyet kazanan hattatlığı da, Türkler bir ana sanat dalı olarak kabul etmiş ve Arap alfabesine birçok yeni şekiller getirerek mükemmelliğe ulaşmıştır. Pervazları süslemede yada zeminlere görsel biçimler vermede süsleme alanında kullanılmıştır. Bu hızlı ilerleyiş ve kabul görme bize şunu söylüyor Türkler bu sanatı benimsemişlerdir. Ciltleme de ebru sanatı hızlıca yerini almış diğer renkli kağıtlar demode olmuştur. Hatta ebru sanatı öylesine kabul görmüş ki çerçevelenip duvara asılmıştır. Ebru akımı kendine yeni bir akım arama gereksinimi duymamış olup “soyut sanat” olarak kabul görmüştür. Ancak boyar madde, renk uygulama teknikleri, desen ve kullanım alanı olarak çağdaşlaşmaya gidilebilir.)
Matbaanın icadı ve basılı kitapların çoğalması, ciltçiliğin, süslemenin ikinci plana atılmasına yol açmıştır. Bu arada basılı ebrular ortaya çıkıp yapılmaya başlanmış bu nedenle ebruculuk gerileme göstermiştir. (1853 yılında C. W. Woolnough tarafından yazılmış “Ebru sanatı ve kitap kenarları ile kağıtlara uygulanması” adlı kitapta şöyle denilmiştir: “Kendi çıkarlarını tehlikede gören bazı kimselerin kızgınlığına ve muhalefetine hedef olacağından hiç kuşkum olmamasına rağmen şunu hatırlatmak isterim, her şeyin gelişme kaydettiği günümüzde (138 yıl önce) bunca zamandır geri bırakılmış olan pek az kişinin farkına vardığı bu garip ve basit sanat neden dikkat çekmesin ve neden eğer mümkünse bununla neler yapılabileceğini deneyip gücü yararlı yönlere tercih edilmesi, “ebru sanatı gibi işte bu satırlar da günceldir.
FIRÇALAR
Ebruda kullanılan fırçalar hazır olarak satılmamaktadır. Ebru fırçalarını çeşitli boyutlarda kendimiz hazırlamalıyız. Fırçalar boyaları kitre üzerine dengeli bir biçimde serpmek için en uygun aletlerdir. Küflenmeye dayanıklı ve esnek olması nedeniyle sap olarak gül dalı kullanılır. Ucu için kalın ve dayanıklı olması nedeniyle yaşlı atın kuyruğundan alınan kıl kullanılır. Bağlama ipi için naylon ip veya misinadan faydalanılır.
Naylonlu kıl, istenilen dokuyu vermediğinden tercih edilmez.
Toprak boyayı dövmede kullanılan taştan yapılmış tokmak. Altında ise yine mermer bir plak daha olmalı ki boya iyice ufalanabilsin.
TELLİ YUVARLAK TARAK Yapılışı: Dekupaj veya kıl testere ile yuvarlak bir tahta daha kesilir. Dairenin çevresine eşit aralıklarla cam çivisi veya toplu iğne çakılır. Tam orta merkez-den bir sapa çivilenir. Böylece aletimiz hazırlanmış olur. Hatip ebrusu ve çiçek yapımında bu alet-ten yararlanırız.
EL TAŞI ( Destesenk Taşı )
Boyanın macun hale getirilmesinde kullanılır. Altında yine mermer bir plaka daha olmalıdır.
BOYA KABI
Ebru boyalarını serpmeye hazır kıvama getirmek için kullanılır. Kullanacağımız renk adedine göre sayısı belirlenir.
BİLYE DAMLALIK
Boyanın kitre yüzeyine büyüklü küçüklü nokta halinde düşmesine yarayan alettir. Sapı tahta veya plastik olabilir.
DAİRE DAMLALIK
Boyanın kitre yüzeyine daireler halinde düşmesini sağlayan alettir. Çember paslanmaz telden yapılmalıdır.
SÜZME TORBASI
Kitre ve boyayı tortu ve tozlardan ayırmak için bez ve plastik çember kullanılarak yapılan bir alettir.
EBRU KURUTMA KAFESİ
4 x 4 x 100 cm boyutlarındaki 4 adet çıta kare biçiminde birbirlerine monte edilir. Üst tarafına 5 cm aralıklarla 5 cm boyutlu çivi çakılır. Bunlara naylon ip veya misina gerilir. Yatay şekilde kullanılır. Ebru kurutmak için en ideal araçtır.